Esenyurt’ta kanlı haraç çetesi: Bu vahşete dur diyecek kimse yok mu?
İstanbul Esenyurt’ta son günlerde yaşanan silahlı saldırılar, haraç vermeyi reddeden esnaf ve gençleri hedef alan bir çetenin varlığını ortaya çıkardı. Bu çete, kanun tanımaz bir şekilde insanların canına ve malına kast ediyor, “polis ise yeterli önlem alamıyor” veya “ . Peki, bu vahşete dur diyecek kimse yok mu? Bu yazıda, bu sorunun cevabını arayacak ve haraç çetesine karşı alınması gereken önlemleri tartışacağım.
30 Temmuz 2023 tarihinde Esenyurt’ta bulunan bir tekel büfesine giren dört kişi, büfenin sahibi Cantürk Erzen’in 600 bin liralık borcunu ödemediği gerekçesiyle üç gence kurşun yağdırdı. İki genç hayatını kaybederken, biri ağır yaralandı. Saldırının faili olduğu iddia edilen Murat Özer gözaltına alınırken, diğer üç şüpheli ise firar etti. Milliyet Gazetesi’nin haberine göre, bu saldırıdan bir hafta önce de aynı çetenin haraç vermeyen bir dönerciye saldırdığı ve iş yeri sahibi ile oğlunu yaraladığı ortaya çıktı. Bu olaylar, Esenyurt’ta uzun süredir faaliyet gösteren bir haraç çetesinin varlığını gözler önüne serdi.
Bu çete, mahalleliyi korkutmak ve sindirmek için silahlı eylemler yapıyor, tehdit ediyor ve zorla para alıyor. Bu durum karşısında polisin yaptığı ise sadece olay sonrası soruşturma açmak ve şikayetçileri teselli etmek oluyor. Peki, “Adalet anlayışımız bu mu? Güvenlik politikamız bu mu? Devlet yönetimimiz bu mu?”
Esenyurt’ta yaşananlar, Türkiye’nin kanayan yarası olan organize suç örgütleri sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Ülkemizde son yıllarda sayısı ve gücü artan bu örgütler, toplumun huzurunu ve güvenliğini tehdit ediyor, devletin otoritesini zayıflatıyor ve hukukun işleyişini engelliyor. Bu örgütler, siyasi, ekonomik ve sosyal bağlantıları sayesinde kendilerine dokunulmazlık zırhı oluşturuyor, yaptıkları suçları gizliyor veya cezasız bırakıyor. Bu örgütler, aynı zamanda gençleri de kötü yola sürüklüyor, onları uyuşturucu, kumar, fuhuş ve silah gibi kirli işlere bulaştırıyor. Bu örgütler, toplumun geleceğini karartıyor.
Bu örgütlerle mücadele etmek için ne yapmalıyız? Bu sorunun tek bir cevabı yok. Ancak, şunu söyleyebiliriz ki, bu mücadelede devletin, sivil toplumun ve vatandaşın ortak bir sorumluluğu var. Devlet, bu örgütleri tespit etmeli, izlemeli, yakalamalı ve yargılamalı. Devlet, bu örgütlerin siyasi, ekonomik ve sosyal bağlantılarını kesmeli, kaynaklarını kurutmali ve faaliyetlerini engellemeli. Devlet, bu örgütlerin mağdurlarına sahip çıkmalı, onlara destek olmalı ve adaleti sağlamalı. Devlet, bu örgütlerin üye ve sempatizanlarını da ihmal etmemeli, onlara eğitim, istihdam ve sosyal hizmet imkanları sunmalı ve topluma kazandırmalı.
Sivil toplum, bu örgütlerle mücadelede devlete yardımcı olmalı, bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları yapmalı, kamuoyu oluşturmalı ve baskı yapmalı. Sivil toplum, bu örgütlerin mağdurlarına destek olmalı, onlara psikolojik ve hukuki yardım sağlamalı ve haklarını savunmalı. Sivil toplum, bu örgütlerin üye ve sempatizanlarını da göz ardı etmemeli, onlara alternatif yaşam yolları sunmalı ve rehabilite etmeli.
Vatandaş ise, bu örgütlerle mücadelede en önemli rolü oynamalı. Vatandaş, bu örgütlerden uzak durmalı, onlara prim vermemeli ve onlara karşı direnmeli. Vatandaş, bu örgütlerin yaptığı suçları görmezden gelmemeli, ihbar etmeli ve tanıklık etmeli. Vatandaş, bu örgütlerin mağdurlarına sahip çıkmalı, onlara yardım etmeli ve dayanışma göstermeli. Vatandaş, bu örgütlerin üye ve sempatizanlarını da dışlamamalı, onlara yol göstermeli ve ikna etmeli.
Esenyurt’ta öldürülen gençlerin kanı yerde kalmamalı, katiller en ağır şekilde cezalandırılmalı ve haraç çetesine son verilmelidir. Bu sadece Esenyurt’un değil Türkiye’nin sorunudur. Bu sorunu çözmek için hepimizin elini taşın altına koyması gerekir. Unutmayalım ki, bugün başkasının başına gelen yarın bizim de başımıza gelebilir. Bu vahşete dur diyecek kimse yok mu? Evet var! Biz varız! Ve biz susmayacağız!